Türkan Saylan'ın ölüm yıldönümü: Korkusuz bir eğitim ve halk sağlığı savaşçısı

Genç hemşire Ayşe Yüksel, hocasının ısrarı üzerine lepra çalışmalarına yardımcı arayan Türkan Saylan'ın kapısına gider. Odasındaki yazmalı perdeler, Anadolu kilimi ve maden işçisi heykeli dikkatini çeker. Hayır demek için gittiği odada teklifi kabul eder. Bu, Türkiye'de halk sağlığı ve kız çocuklarının eğitim hakkı için yürütülen ortak bir mücadelenin kıvılcımıdır.

1980'de halk arasında "cüzzam" olarak bilinen lepra üzerine çalışacak bir yardımcı arayan Prof. Dr. Türkan Saylan'ın meslektaşı Müeyyet Perk, yeni mezun hemşire Ayşe Yüksel'i arar. Akademisyenlik sınavlarına hazırlanan genç kadın "Hayır" der.

Ayşe Yüksel, gelen ısrarlı aramalar sonrası, "Müeyyet Hocam siz söyleyemiyorsunuz herhalde, ben gidip söyleyeyim" diyerek Türkan Saylan'ın odasının yolunu tutar.

İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi'ndeki odanın kapısı sonuna kadar açıktır. Yazmalı perdeleri, yerdeki Anadolu kilimi, masasındaki maden işçisi heykeli, telefon ile konuşması, hemşire, hekim ve hastalarıyla olan iletişimi Yüksel'i şaşırtır:

"O güne kadar bir profesör hekimde görmediğim şeylerdi. 'Hayır' demeye gittiğim odasında 'Evet' dedim. Hiçbir zaman da pişman olmadım."

Türkan Saylan'ın Ayşe Yüksel'le olan hoca öğrenci ilişkisi, 30 yıllık sıkı bir yol arkadaşlığına, sadece lepraya değil, bu hastalığa yakalananların toplumda yaşadığı sosyal dışlanmaya karşı da zorlu bir mücadeleye dönüşür.