TBMM Başkanı Mustafa Şentop: Her ilimiz, her ilçemiz bir cephe, her ferdimiz sivil Mehmetçik oldu

Son Dakika Flaş Haberler - 15 Temmuz daima hatırlayacağımız, hiçbir zaman tekrar etmesini temenni etmeyeceğimiz bir gün. Merhum Mehmet Akif'in (Ersoy) 'Allah bir daha İstiklal Marşı yazdırmasın' duası gibi, Allah bir daha ülkemize ve milletimize 15 Temmuz gibi bir kâbus gecesini yaşatmasın.

Türkiye gibi emperyalizmin karşısında kale gibi duran bir ülkenin dış etkilere açık olması, iktisadi gelişimini engelleyip siyasi istikrarını bozmakla mümkündür. Maruz kaldığımız 27 Mayıs, 12 Eylül darbeleri de bu amaca hizmet etmiş, ülkemizin ve milletimizin talihine ve tarihine tesir etmiştir. Ülkemizde darbelerin anası 27 Mayıs’tır. 27 Mayıs başta olmak üzere 12 Eylül darbesi cuma günü yapılmış, 12 Mart ve 28 Şubat muhtıraları cuma günü verilmiştir. 15 Temmuz ihanet girişiminde bulunan FETÖ’cü hainler de bu geleneğin bir parçası olduklarını gösterdiler ve cuma günü harekete geçtiler. Diğer darbelerden farklı olarak planlarını herkesin uyanık olduğu saatte tatbik etmeye kalkıştılar. HAİNLER BİZİ DE GAFİL AVLAYACAKLARINI DÜŞÜNMÜŞ OLMALILAR Bilindiği üzere TBMM Genel Kurulu’nun çalışma günleri salı, çarşamba ve perşembedir. Milletvekili arkadaşlarımız diğer günlerde kendi seçim bölgelerinde olurlar. Doğal olarak darbe yapmak isteyen hainler bizi de gafil avlayacaklarını düşünmüş olmalılar. Darbe girişiminden sonra yapılan açıklamalara göre hainler tarafından yapılan plana göre birinci hedef Genelkurmay karargâhını ele geçirmekmiş. Aynı saatlerde Özel Kuvvetler’den bir tim gönderip Marmaris’te bulunan Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ı rehin almak istemişler. Bu esnada Dolmabahçe’deki çalışma ofisinden Tuzla’daki evine dönen Başbakanımız Sayın Binali Yıldırım’ı yakalamak için de 15 Temmuz Şehitler Köprüsü’nü kapatmışlar. CESARETİ OLMAYANIN BAŞARISI DA YOKTUR, TARİH BİZE BUNU ÖĞRETTİ Bu arada milli iradenin tecelli ettiği TBMM’yi de devre dışı bırakmak için plan yapmışlar. Böylece devletimizi mefluç edeceklerini zannetmişler. Ama Türkiye’nin dinamiklerinin değiştiğini, yeni bir çağda ve yeni bir dünyada yaşadığımızı unutmuşlar. Adalet ve Kalkınma Partisi mensupları olarak bizim iyi bir iletişim ağımız var. Milletvekillerimiz, genel merkez yöneticilerimiz, il ve ilçe başkanlarımız, kadın ve gençlik kollarımız, merkez karar ve yürütme kurullarımız birbirimizle çok hızlı bir şekilde haberleşiyor ve olağanüstü durumlarda ne yapmamız gerektiğini ivedi bir şekilde istişare edebiliyoruz. Darbeci hainler, 15 Temmuz Şehitler Köprüsü’nü tutunca arkadaşlarımız arasında olağandışı bir haberleşme trafiği başladı. Olağanüstü bir durum olduğu belliydi. İlk başta terör tehdidine karşı bir önlem olduğu haberi yayıldı. Fakat inandırıcı gelmedi. Siyasi tarih tecrübelerimiz sinsi bir darbe teşebbüsüne maruz kaldığımızı gösteriyordu. Nitekim arkadaşlarımızla kurduğumuz iletişimle bu durumu teyit ettik. Türkiye, gözbebeğimiz gibi korumamız gereken son bağımsız devletimiz. Türkiye düşerse, Türkiye’ye müzahir bütün devletler öksüz ve yetim kalır. Burası vicdan ve merhamet medeniyetinin ana karargâhıdır. İçimizdeki hainlere darbe yaptırmak isteyen düşmanın amacı da ana karargâhımızı çökertmekti. Bizler o anda Meclisimizin ilk başkanı, İstiklal Savaşımızın komutanı, devletimizin kurucusu, ilk cumhurbaşkanımız Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Sakarya Savaşı’nda harp literatürüne kazandırdığı “Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır; o satıh bütün vatandır” prensibiyle harekete geçtik. Cesareti olmayanın başarısı da yoktur. Tarih bize bunu öğretmiştir. Önceki darbe ve muhtıralar karşısında dik duramayan siyasetçiler bedelini en ağır şekilde ödediler. Biz o gaflete düşmedik. Milli iradenin gücünü darbecilere karşı harekete geçirdik. ‘SU UYUR DÜŞMAN UYUMAZ’ ATASÖZÜNÜN DOĞRULUĞUNU TEYİT ETTİ Devletimizin sahibi milletimiz. Darbe girişiminin amacı da ülkemiz yönetimini felç edip devletimizi kaosa sürüklemekti. Böylece Türkiye bölgesinde oyun kuran, rol dağıtan ülke olma vasfını kaybedecekti. Ayrıca direnç noktaları kırılacağı için 100 yıl önce çöpe attığımız planlar tekrar masaya konulacaktı. Bu planların uygulanması 15 Temmuz’un akıbetine bağlıydı. Yıllarca aziz milletimizin milli ve manevi değerlerini istismar eden FETÖ terör örgütü, devletimizin içine sızdırdığı askeri, adli ve mülki kadrolarını kullanarak dört yıl önce bugün harekete geçip ‘Su uyur düşman uyumaz’ atasözünün doğruluğunu bir kez daha teyit etti. Hainler başaracaklarına olan inançla ‘Yurtta Sulh Konseyi’ adlı çatı yapılanmalarıyla darbe uygulama planlarını da hazırlamışlardı. Ama menhus planları ayaklarına dolaştı. Çünkü Allah’ın adını yüceltmeyi varlık gayesi olarak kabul eden Türk milleti FETÖ’cü işbirlikçilerin planlarını bozdu. AZİZ MİLLETİMİZİN POSTALLARI GÖRÜNCE SİNECEĞİNİ ZANNETMİŞLER O gece Meclis Başkanımız Sayın İsmail Kahraman Genel Kurulumuzu açtı. Ankara’da bulunan farklı partilerden milletvekillerimiz “Darbeye hayır, demokrasiye evet” diyerek gecenin geç saatlerinde TBMM çatısı altında toplanarak aziz milletimizin hür ve gür sesi oldular. Kendi seçim bölgelerinde olan arkadaşlarımız devletimize ve demokrasimize bağlılıklarını ispat ettiler. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde istiklal ve hürriyetimizden hiçbir şekilde taviz vermeyeceğimizi göstermek için sokakları, caddeleri, meydanları doldurdular. Tıpkı İstiklal Harbi’nde ecdadımızın seferberlik ruhuyla cephelere koşarak düşmana zilleti yaşatması gibi 15 Temmuz gecesini FETÖ’cü hainler için, kâbusa çevirdiler. FETÖ örgütü mensubu teröristlerin aziz milletimizden böyle bir tepki beklediğini zannetmiyorum. O geceyi yorumlayan örgüt üyesi gazeteci müsveddesi bazı isimlerin açıklamaları da bu görüşü doğrular niteliktedir. Onlar Soğuk Savaş döneminde yaptırılan 27 Mayıs ve 12 Eylül darbelerindeki toplumsal reflekslerden hareketle 15 Temmuz darbe planını yapmışlar. Aziz milletimizin postalları görünce korkup sineceğini zannetmişler. Köprünün altından çok sular aktığını, 2002 yılından sonra devletin milleti anlayışının yerini, milletin devleti anlayışının aldığını görememişler. MEYDANLARIMIZ DEMOKRASİNİN KARARGÂHI OLDU Bir defa darbe girişimi başarıya ulaşsaydı Türk milleti demokrasi ve hukuk alanında elde ettiği bütün kazanımlarını kaybedecekti. Her darbe sonrası Türkiye en az 10 yıl geriye gitmiştir. 15 Temmuz darbe girişimi başarıya ulaşsaydı Türkiye yeniden 20’nci yüzyılın son çeyreğindeki ekonomik ve siyasi ortama dönecekti. Ayrıca emperyalist devletler Birinci Dünya Savaşı sonrasında hazırladıkları planları FETÖ’cü hainler eliyle kolayca tatbik edeceklerdi. Böylece Türkiye askeri ve siyasi vesayete tekrar alınacak, İstiklal Harbi’yle Anadolu’dan ebediyen kovduğumuz devletlerin 100 yıllık rüyaları gerçek olacaktı. Pensilvanya merkezli FETÖ terör örgütü efendilerinin amaçlarını realize etmek için o gece vahşice saldırdı. İstanbul’da, Ankara’da, Muğla’da 251 kardeşimizi şehit ettiler. 2193 kardeşimizi yaraladılar. Buna rağmen göğsünü kurşunlara siper eden necip milletimizi geçemediler. Her ilimiz, her ilçemiz bir cephe, her ferdimiz sivil Mehmetçik oldu. Sokaklarımız, caddelerimiz, meydanlarımız demokrasinin karargâhı haline geldi. Aziz milletimiz o gece Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde cumhuriyetin ve demokrasinin kazanımlarını muhafaza ederek istikbale emin adımlarla ilerleme inanç, irade ve kararlılığını bir kez daha gösterdi.