Kılavuzu MARTI Olanın Burnu Borçtan Çıkmaz

Alpay KILIÇKAYA Yazdı..


Günümüzün pratik ulaşım çözümleri arasında kendine bir yer bulmaya çalışan bir firma düşünün: Sloganlar havada uçuşur, başarı hikayeleri dilden dile yayılır… Ama gerçekte işler pek de öyle gitmez. Paylaşımlı yolculuk adı altında Scooter ve motosiklet kiralayan bir firmanın temsilcisi de uzun zamandır kameralar önüne çıkarak öyle bir konuşuyor ki… Dinleyince insan ister istemez düşünüyor: "Bu kadar özgüven nereden geliyor?" Yanlış söylemleriyle vatandaşı trafikte cezalarla baş başa bırakmayı kendine görev edinmiş gibi duran bu firmanın sözcüsü, her sorunun çözümünü vatandaşa yeni bir dert olarak sunuyor. Kılavuzu martı olanın burnu gerçekten de borçtan çıkmaz!
Bu süslü söylemlerin ardında yatan gerçekleri görmek bize kalıyor elbette. Sistem öyle kurulmuş ki, sürücü ya da yolcu fark etmiyor. Yolculuk sırasında polis çevirmesine denk geliyorsunuz ve hem sürücüye hem de yolcuya çıkan cezalar firmanın değil, vatandaşın sorunu. “Yasal” diyerek insanları bu sisteme teşvik eden firma, polis ceza kestiği anda sizi yalnız bırakıyor. Sosyal medyadan yazdığınızda engelleniyorsunuz, müşteri hizmetlerine ulaştığınızda ise klasik yanıt: “Bu bizim sorumluluğumuzda değil.” Ortada kalan? Vatandaş ve ödenmesi gereken trafik cezaları.
Söylemler, Ego ve Pazarlama Stratejileri
Firmanın sözcüsünü dinlerken aklınıza hep aynı soru geliyor: “Bu adam bu rahatlığı nereden alıyor?” Öyle bir özgüvenle konuşuyor ki, ego ve kibir her cümlesinden taşıyor. Devlet büyüklerine bile laf etmekten çekinmeyen bu üslup, insanı hem şaşırtıyor hem de düşündürüyor. Pazarlamanın her türlü stratejisi sonuna kadar kullanılmış belli ki. Basın ve reklama harcanan muazzam bütçeler de gözden kaçmıyor. Ama insan ister istemez merak ediyor: "Bu kadar parayı nereden buluyorlar?" Ceza ödemeleriyle ilgilenmeyen firmanın, bu gösterişli reklam bütçelerini nasıl karşılayabildiği düşündürücü…
Tabii sadece pazarlama ile kalmıyorlar. Sözcü, milliyetçilik söylemleriyle insanların duygularını da sömürmeyi ihmal etmiyor. "Bu toprakların ürününe sahip çıkıyoruz," diyerek halkın milli hassasiyetlerine oynuyor. Ancak sonuç olarak ortada gördüğümüz şey, yerli üretimden çok ceza makbuzları ve ödenmesi gereken trafik borçları oluyor. Bu milliyetçilik söylemi gerçekten vatandaşa hizmet için mi, yoksa dikkatleri başka yöne çekip cezalardan sıyrılmak için mi?



Müşteri Hizmetleri, Cezalar ve Sosyal Medya Dramı
Firmanın sözcüsünün sık sık söylediği “Her şey yasal” açıklamaları işin başlangıcı. Cezalar kesildiğinde ve bu nedenle müşteri temsilcisini aradığınızda derin bir sessizlik oluyor. Vatandaş borçlarla mücadele ederken, firmanın ekibi ortadan kayboluyor. Müşteri hizmetlerini arayanlar, “Bu bizim sorumluluğumuzda değil” yanıtıyla karşılaşıyor ve yalnız bırakılıyor. Sosyal medyada başına gelenleri yazan kullanıcılar ise firmanın sözcüsü tarafından tek tek engelleniyor. Eleştirilere kulağını tıkayan bu anlayış, kullanıcıyı cezalarla baş başa bırakmakta oldukça başarılı.



Güvenlik Endişeleri ve Yurtdışı Bağlantıları
Firmanın yurtdışı bağlantılı olduğu da bilinen bir gerçek. Teknolojiyi ithal et, vatandaşa sun, üzerine cezalar eklenince aradan çekil; harika bir sistem, değil mi? Ancak geçtiğimiz günlerde yurtdışında yaşanan skandal olaylar da gözlerden kaçmadı. Çağrı cihazlarının patlatıldığı haberleri ortalığı karıştırırken insan ister istemez düşünüyor: "Ya benzer bir şey bu scooter veya motorlarda da yaşanırsa?" Şehirde her köşede park edilen bu araçların tehlike yaratmaması için önlemler alınıyor mu, gerçekten kimse bilmiyor. Firmanın bu konuda ne yaptığını nasıl önlemler aldığını ise kimse bilmiyor.
Borçlandıran ve yalnız bırakan bu anlayış, umarız güvenlik konusunda da aynı ilgisizliği göstermez. “Her şey yasal,” demek yetmez; şehir içinde dolaşan araçların güvenliğinden de sorumlu olduklarını hatırlatmak isteriz. Zira insanlar borçlarla baş başa kalabilir, ama patlayan scooterlarla, motorlarla baş başa kalması bambaşka bir mesele olur.

Kısa Günün Karı mı, Uzun Borcun Huzuru mu?
Özetle, şehirde hayatı kolaylaştırmak yerine zorlaştırmayı kendine misyon edinmiş bir firma var karşımızda. Sözcüsünün rahatlığına bakınca, "Kılavuzu Martı olanın burnu gerçekten de borçtan çıkmaz," demekten başka çare kalmıyor. Geriye dönüp baktığımızda, bu ulaşım çözümleri kısa mesafeleri uzun bir borç hikayesine dönüştürmekte oldukça usta. Ancak en azından yakalanmadan suçlu gibi gerçekleşen her yolculuk sonunda bir deneyim daha kazanıyor yolcular: Her an karşılaşabilecek cezalar karşısında, bütçeden daha çok yer ayırmayı öğreniyor insanlar.
Ne diyelim? Yolculuğun sonunda varılan yerden ziyade, borç takvimine sadakatle bağlı kalmak önemli. Bu nedenle yasal olmayan ulaşım aktörlerinden, hem güvenlik hem de karşılaşılabilecek cezalar nedeniyle uzak durmak çok önemli. Firmaya bol kazanç, yolculara ise bol sabır!