Ekonomik büyüme toplumsal refahla buluşacak
Daha özgürlükçü, daha kapsayıcı ve daha uzlaştırıcı bir anayasanın inşası artık kaçınılmaz.
Önceki dönem Gençlik ve Spor Bakanı, Ak Parti Milletvekili Dr.Mehmet Kasapoğlu yeni yasama yılının açılışı dolayısıyla bir makale yayınlandı. Türkiye’s New Goals as We Enter the New Legislative Year (Yeni Yasama Yılına Girerken Türkiye’nin Yeni Hedefleri) başlıklı İngilizce yayınlanan makalesinde Kasapoğlu, yeni anayasa tartışmalarından Filistin’e, ekonomiden adalet sistemindeki reform çalışmalarına kadar birçok konuda düşüncelerini yazdı.
Dr. Kasapoğlu makalesinde; “Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin 28. Dönem 3. Yasama Yılı açılışı önceki gün gerçekleştirildi. Yeni yasama yılıyla birlikte parlamentonun öncelikleri ve hedeflerimiz ışığında ülkemizin yakın gündemi de şekillenmeye başladı. Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan yaptığı konuşmada hem Türkiye’nin iç gündemi, hem de küresel politikalara yönelik önemli mesajlar verdi. Bu mesajlar, parlamentomuzun sorumluluklarının daha da arttığı bir döneme girdiğimizin şifrelerini veriyor. Her zaman olduğu gibi Gazi Meclisimiz; sadece milletimizin değil, geniş bir coğrafyanın da umudu olmaya, küresel barış ve adalet mücadelesinde kilit bir rol oynayamaya devam edecek.
Yeni yasama yılının en kritik başlıklarından biri, pek çok yetersizliklere sahip mevcut anayasanın değiştirilmesi. 12 Eylül darbesi sonrası oluşturulan mevcut anayasa, ülkemizin demokratikleşme sürecini ve toplumsal potansiyelini kısıtlayan bir yapıya dönüştü. Daha özgürlükçü, daha kapsayıcı ve daha uzlaştırıcı bir anayasanın inşası artık kaçınılmaz. Cumhurbaşkanımızın yeni anayasa konusuna dair kurduğu cümleler, esasında Türkiye’nin geleceği için atılacak kritik adımlara işaret ediyor. Çünkü mevcut anayasa, vesayet döneminin izlerini taşıyor, milleti gerçek anlamda kucaklayamıyor. 1982 anayasası, milletin iradesini tam anlamıyla yansıtmadığı gibi, toplumsal uzlaşıya dayalı yönetimin önünde de engel teşkil ediyor. Milletin iradesini yansıtan, günümüzün gerçekleriyle barışık bir anayasanın öncelikli ihtiyaçlarımızdan biri olduğu çok açık. Dolayısıyla bu mesele, sadece anayasa değişikliği değil, aslında bir zihniyet dönüşümünün de başlangıcı. Türkiye, geçmişin dar kalıplarını kırarak, geleceğe daha güçlü adımlarla yürümek zorunda.
Yeni anayasa, bireylerin temel hak ve özgürlüklerini genişleten, toplumsal barışı pekiştiren ve farklı kesimleri ortak paydada buluşturan bir belge olması gerekiyor. Uzlaşma kültürü ve iş birlikleri işte bu yüzden çok önemli. Tüm toplumsal kesimlerin ve siyasi partilerin öneri ve katkılarıyla hazırlanacak yeni anayasa, milletimizi kenetleyen bağların daha da güçlenmesini sağlayacak. Yeni yasama yılı, bu büyük atılımın gerçekleştirilmesi için tarihi bir fırsat ve Türkiye Yüzyılı’na yakışır bir adım olacak.
Bunun yanı sıra yeni yasama yılı, Filistin ve Gazze konusunda parlamentomuzun çok daha fazla inisiyatif alacağı bir dönem olacak. Çünkü İsrail’in Gazze’de sürdürdüğü katliam, sadece Filistin halkına değil, tüm insanlık onuruna yapılmış bir saldırıdır. Dolayısıyla Türkiye, bu süreçte yalnız kalsa bile sessiz kalmayacak. Gazze’deki masum insanların çığlıkları uluslararası arenada duyulmuyor. Batı ülkeleri ve uluslararası kamuoyu bu hukuksuzluğa yeteri kadar tepki göstermiyor. İsrail’in saldırgan politikalarının, Filistin halkını yok etmeye yönelik bir soykırım olduğu apaçık ortadayken, uluslararası toplumun büründüğü sessizlik kabul edilebilir değil. Türkiye’nin bu konuda sergilediği kararlılık; ahlakın, vicdanın ve hukuka bağlılığın gereğidir.
Ayrıca Türkiye, küresel ve bölgesel barışın sağlanması ve insan haklarının korunması noktasındaki liderliğini sürdürmeye kararlı. Gazze’deki insanlık dramı ve Filistin halkının haklı davasını uluslararası arenada gündeme taşımaya devam edeceğiz. Cumhurbaşkanımızın ifadesiyle, Türkiye’nin bu gayretleri, insan onurunu savunma mücadelesi olarak tarihe geçecek ve 28. dönem 3. yasama yılı Türkiye’nin uluslararası düzeyde insan hakları ve barış için mücadele etmeyi sürdürdüğü bir dönem olacak.
Yeni yasama döneminin en kritik başlıklarından bir diğeri ise ekonomide sürdürülebilir büyümenin sağlanması. Ekonomik büyüme ve mali istikrarın güçlendirilmesi için atılacak adımlar son derece önemli. Özellikle Merkez Bankası’nın döviz rezervlerinin Cumhuriyet tarihinin rekor seviyelerine ulaşması, Türkiye’nin finansal yapısının ve ekonomik istikrarının güçlendiğini gösteriyor. Ekonomik kalkınmanın her alanda sürdürülebilirliğini sağlamak noktasında parlamentomuz da üzerine düşeni yapmaya devam edecek.
Sadece rezervlerdeki artış değil, ekonominin geniş tabanlı bir kalkınma sürecine girmesi ve halkın refah seviyesinin artırılması öncelikli çalışmalar arasında yer alacak. Ekonomik büyüme, toplumsal refahla buluşacak. Bu da milletimizin ekonomik kazanımlardan doğrudan faydalanması anlamına gelmektedir. Süreç içerisinde ihtiyaç duyulacak sosyal politikalar ve refahı artırıcı reformlar devreye alınacak. Bunun neticesinde de somut iyileşmeler hissedilmeye başlanacak. Yeni yasama yılında; enflasyonla mücadele, istihdamın artırılması ve vatandaşın alım gücünün korunması gibi konular, ekonomi yönetiminin ana odağını oluşturacak.
Öte yandan yeni yasama yılıyla, toplumun her kesimine hitap edecek adalet ve sosyal reformlar süreci de başlıyor. Cumhurbaşkanımızın ifade ettiği gibi: “Adalet sisteminin güçlendirilmesi, yalnızca hukukun üstünlüğünü sağlamakla kalmaz, aynı zamanda devletin uzun vadeli gücünü ve halkın devlete olan güvenini pekiştirir.” İşte parlamentomuz da bu süreçte, toplumun adalet talebine cevap verecek yapısal değişiklikler üzerinde çalışarak, hem halkın refahını ve güvenliğini teminat altına alacak, hem de devlet ve millet bağının daha da güçlenmesi adına önemli adımlar atacak.
Sonuç olarak yeni yasama yılına girerken Türkiye’nin gündemi büyük hedefler ve fırsatlarla şekilleniyor. Bu dönem, hem Türkiye’nin iç reformlarını hızlandırma, hem de dünya sahnesinde daha güçlü bir pozisyon alma noktasında önemli bir dönemeç olacak. Özellikle yeni anayasa çalışmalarıyla, özgürlükçü ve kapsayıcı bir yapının oluşturulması ülkemizin demokratik geleceğini güçlendirecek. Ekonomi ve adalet reformları da milletimizin refahı ve devletin bekası için çok daha önemli bir anlam ifade edecek. Bilindiği gibi adaletin güçlenmesi devletin varlığının en temel direklerinden biridir. Bu süreçte atılacak her adım, milletimizin huzurunu ve toplumsal düzeni güçlendirecektir. Türkiye, milletin refahını, adaleti ve güvenliği merkeze aldığı bu yeni yasama yılında, geçmiş yıllardaki kazanımlarını muhafaza ederken, daha güçlü bir geleceğe olan kararlı yürüyüşünü sürdürecektir. Bu vesileyle Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin 28. Dönem 3. Yasama Yılı’nın parlamentomuza, ülkemize ve aziz milletimize hayırlı olmasını diliyor, Türkiye’nin yarınları için altın değerinde çalışmaların hayata geçirileceği bir dönem olmasını temenni ediyorum” ifadelerini kullandı.